Eda'nın Dünyası ^^
Seoul National University hayaliyle yanıp tutuşan bir hemşire adayının açmış olduğu bu blog, bildiği herşeyi -ki çok fazla şey biliyor- bilmek isteyenlerle paylaşmasını sağlayacak, umarım sağlar.
14 Mayıs 2014 Çarşamba
merhaba
arkadaşlar pek uzatmayacağım çünkü moralim gerçekten bozuk. bütün iletişim adreslerimi sildim az önce sayfadan, üzgünüm. facebook hesabımdan aldığım gerçekten edepsiz mesajlardan sonra asla ama asla iletişim adreeslerimi paylaşmama kararı aldım. buraya girebildikçe yorumlarınıza cevap vermeye çalışırım inşaallah. onun dışında şimdilik başka birşey yok. Allah'a emanet olun, görüşmek üzere..
1 Şubat 2014 Cumartesi
Merhaba
Merhaba arkadaşlar. Uzun süredir ortalarda yokum biliyorum. Facebook hesabımdan ulaşmaya çalışan arkadaşlara çok geç cevap verdiğiminde farkındayım lakin sınavlar staj falan derken ne kafa kalıyor insanda ne de vakit. Yorumlarınızı tek tek okudum bugün. Dediğim gibi bana facebook adresimden ulaşabilirsiniz. Çok fazla girmiyor olsam da, girdiğim ilk anda mesajlarınıza elimden geldiğince cevap veririm emin olun. Şimdi bu postu bile aceleyle yazıyorum. (misafirliğe geldik ve ben telefonumu şarj edicem diye bilgisayar odasına geçtim. yakalanırsam yandım ^^)
Bazı yorumları silmek zorunda kaldım çünkü ciddi anlamda hakaret içeriyordu. Bana hakaret edilmesi pek umrumda olmaz ama okuyan kişilere ya da Güney Kore'yle ciddi anlamda ilgilenen arkadaşlara laf gelmesinden haz etmiyorum açıkçası.
Bundan sonra inşallah daha bir aktif olmayı hedefliyorum. Sizleri seviyorum ^^ Ben buralarda yokken bile bloğumu terketmeyen, hatta bununla da yetinmeyip arkadaşlarına tavsiye eden bir nevi sponsorluğumu yapan arkadaşların hepsine teşekkür ederim, onları da çokçokçok seviyorum. Hatta Allah nasip ederse, İstanbul'a döndüğümde birkaçına Kore yemeği ısmarlamayı düşünüyorum. Ben yokken bile benim için bu denli uğraşan insanlara teşekkürümü en ortak noktamız olan Kore üzerinden sunmak isterim.
Ufacık not: Aman yanlış anlaşılmasın. Kimseyi ayırdığım yok. Siz isteyin, birgün İstanbul'da olanlar hepimiz toplanıp bir yerlerde oturalım konuşalım bol bol. Ben çok isterim. Hepinizi tanımak, yüzyüze konuşmak beni haliyle mutlu eder :)
SİZLERİ SEVİYORUM ^^
Bazı yorumları silmek zorunda kaldım çünkü ciddi anlamda hakaret içeriyordu. Bana hakaret edilmesi pek umrumda olmaz ama okuyan kişilere ya da Güney Kore'yle ciddi anlamda ilgilenen arkadaşlara laf gelmesinden haz etmiyorum açıkçası.
Bundan sonra inşallah daha bir aktif olmayı hedefliyorum. Sizleri seviyorum ^^ Ben buralarda yokken bile bloğumu terketmeyen, hatta bununla da yetinmeyip arkadaşlarına tavsiye eden bir nevi sponsorluğumu yapan arkadaşların hepsine teşekkür ederim, onları da çokçokçok seviyorum. Hatta Allah nasip ederse, İstanbul'a döndüğümde birkaçına Kore yemeği ısmarlamayı düşünüyorum. Ben yokken bile benim için bu denli uğraşan insanlara teşekkürümü en ortak noktamız olan Kore üzerinden sunmak isterim.
Ufacık not: Aman yanlış anlaşılmasın. Kimseyi ayırdığım yok. Siz isteyin, birgün İstanbul'da olanlar hepimiz toplanıp bir yerlerde oturalım konuşalım bol bol. Ben çok isterim. Hepinizi tanımak, yüzyüze konuşmak beni haliyle mutlu eder :)
SİZLERİ SEVİYORUM ^^
21 Kasım 2013 Perşembe
Annyong!
Merhaba arkadaşlar. Sınavlar, staj derken yine pek yazamıyorum kusuruma bakmayın ^^
Öncelikle twitter'dan beni takip edip, mesaj atanlara; attıkları şahane mesajlardan dolayı binlerce kez teşekkür ederim.
Beni destekleyen herkese teşekkürlerimi sunarım.
Bu blog bu kadar da olsa ilerlediyse gerçekten sizlerin emeği küçümsenemez.
Okuyucularımdan 3-4 kişi Kore'ye gidecekti. Hatta sanırım 2 tanesi gitti bile. Eğer hala arada sırada bu deli kız yine ne yazmış diye bakıyorsanız ve bu yazdıklarımı görürseniz, sizlerden ricam bana fotoğraf yollamanız dostlarım :) Böylelikle sizin adınızı vererek bloğumda paylaşır, henüz sizler gibi hayalini gerçekleştirememiş dostlarınıza -içlerinde de bana- çok büyük yardımınız dokunur, duacınız oluruz :)
Bu arada dizi izleyeceğim diye sınavları sallamaya başladım ama The Heirs de bırakılacak dizi değil ya. Neyse, bunu sonra konuşuruz.
Bolca yorum atın, twitter'dan takip edin ve mesaj olarak aklınıza takılan herşeyi sorun! Mesaj atanlar bilir, sohbet etmeyi severim! Sizi seviyorum, Allah'a emanet olun :)
Öncelikle twitter'dan beni takip edip, mesaj atanlara; attıkları şahane mesajlardan dolayı binlerce kez teşekkür ederim.
Beni destekleyen herkese teşekkürlerimi sunarım.
Bu blog bu kadar da olsa ilerlediyse gerçekten sizlerin emeği küçümsenemez.
Okuyucularımdan 3-4 kişi Kore'ye gidecekti. Hatta sanırım 2 tanesi gitti bile. Eğer hala arada sırada bu deli kız yine ne yazmış diye bakıyorsanız ve bu yazdıklarımı görürseniz, sizlerden ricam bana fotoğraf yollamanız dostlarım :) Böylelikle sizin adınızı vererek bloğumda paylaşır, henüz sizler gibi hayalini gerçekleştirememiş dostlarınıza -içlerinde de bana- çok büyük yardımınız dokunur, duacınız oluruz :)
Bu arada dizi izleyeceğim diye sınavları sallamaya başladım ama The Heirs de bırakılacak dizi değil ya. Neyse, bunu sonra konuşuruz.
Bolca yorum atın, twitter'dan takip edin ve mesaj olarak aklınıza takılan herşeyi sorun! Mesaj atanlar bilir, sohbet etmeyi severim! Sizi seviyorum, Allah'a emanet olun :)
28 Ekim 2013 Pazartesi
Bir dakika bakar mısınız?
Bugün farklı bir şey deneyip sizlerle yazdığım yazılarımdan birini paylaşmak istiyorum.. Umarım okur ve fikirlerinizi benimle paylaşırsınız...
Farklı ülkeler, şehirler görmek istiyorum. Değişik kültürleri tanımak istiyorum. Çok değişik insanlarla tanışıp, onları dinlemek istiyorum. Hayattan beklentilerini, seçtikleri yolu, nedenlerini, sonuçlarını anlamak istiyorum. Aynı hatayı farklı şehirlerde defalarca yapıp her bir şehirde farklı dersler almak istiyorum. Açıkçası bir yere takılı kalmak istemiyorum..
Seul, New York, Tokyo, Paris, Berlin, California, Los Angeles...
Daha aklıma gelmeyen onlarca şehir.. Kimsenin gitmeye cesaret bile edemeyeceği yerlere gidip oralarda yaşamak istiyorum. İnsanlara kendimi anlatmak istiyorum. Onları dinlemek istiyorum.
Değişik diller öğrenmek istiyorum. Adaletin, aşkın, eşitliğin, anlayışın, hoşgörünün, saygının her dildeki karşılığını öğrenmek istiyorum. Şu dünya üzerinde insanlara, kültürlere dair öğrenebileceğim herşeyi öğrenmek istiyorum..
İnsanlara rengin, farklılıkların, değişik inançların ya da inançsızlıkların saygıdan, hoşgörüden ve sevgiden önce gelmediğini ya da gelmemesi gerektiğini göstermek istiyorum. Derdim öyle dünya çapında tanınmak falan değil... Sadece değişik dostlarım olsun istiyorum.
Afrika'ya gitmek istiyorum mesela.. Oradaki çocukların gülümsemelerinden ders almak istiyorum. Onca yokluğun içinde hala nasıl mutlu olduklarını çözebilmek için uzaktan imrenerek izlemek istiyorum onları... Elimden geldiğince içlerinde olmak istiyorum.
Mesela New York'a gitmek istiyorum... Şehirdeki düzeni saatlerce izlemek istiyorum. Şöyle bir kafeye oturup sokaktan gelip geçen insanları izlemek istiyorum sadece. Ellerinde milyon dolarlık çantalarıyla dünyadan bir haber gezen genç kızları, aynı yoldan açlıkta karnı ağrıyarak geçen küçük çocukları görmek istiyorum..
Hayatı boyunca yanlış tercihler yapmış biriyle oturup saatlerce tartışmak istiyorum aslında.. Belki bir hayat kadınıyla, belki azılı bir hırsızla... Tek bir kelime etmeden saatlerce dinlemek istiyorum onu. Hayatını, geçtiği yolları anlamak istiyorum. Onu, onun gözünden görmek istiyorum.
Sadece Katoliklerin yaşadığı bir kasabada ateist biriyle arkadaş olmak istiyorum mesela. Kasabanın ortasına geçip bağıra bağıra "Ben Müslümanım!" demek istiyorum. Farklılıklarımıza rağmen beraber yaşayabileceğimizi göstermek istiyorum insanlara...
Adını bile bilmediğim bir sokak sanatçısını saatlerce dinlemek, izlemek istiyorum..
Gecenin geç saatlerinde işlek bir caddede bir kaldırımın kenarında durup ayakta duramayacak kadar sarhoş insanları izlemek istiyorum.
Hindistan'a gitmek istiyorum mesela.. Bilmem kaç yüz dinin birarada yaşandığı o efsanevi ülkeye...
İslamiyet'in peşinden gitmek istiyorum mesela. Arabistan'da, Endonezya'da, Almanya'da, Hindistan'da, Afrika'da İslamiyete dair bir şeyler bulmak istiyorum.
İnsanların çok basit bir şeyi bile ne kadar farklı anlayabildikleri gözlemlemek istiyorum.
İnsanları tanımak istiyorum kısaca. Dünyanın her yerindeki insanları... Her dine inanan ya da hiçbir şeye inanmayan...
Sanırım ben dünyanın düzensizliğindeki düzeni anlamaya çalışıyorum..
28 EKİM 2013 / 10:13
UMARIM BEĞENİRSİNİZ..
Farklı ülkeler, şehirler görmek istiyorum. Değişik kültürleri tanımak istiyorum. Çok değişik insanlarla tanışıp, onları dinlemek istiyorum. Hayattan beklentilerini, seçtikleri yolu, nedenlerini, sonuçlarını anlamak istiyorum. Aynı hatayı farklı şehirlerde defalarca yapıp her bir şehirde farklı dersler almak istiyorum. Açıkçası bir yere takılı kalmak istemiyorum..
Seul, New York, Tokyo, Paris, Berlin, California, Los Angeles...
Daha aklıma gelmeyen onlarca şehir.. Kimsenin gitmeye cesaret bile edemeyeceği yerlere gidip oralarda yaşamak istiyorum. İnsanlara kendimi anlatmak istiyorum. Onları dinlemek istiyorum.
Değişik diller öğrenmek istiyorum. Adaletin, aşkın, eşitliğin, anlayışın, hoşgörünün, saygının her dildeki karşılığını öğrenmek istiyorum. Şu dünya üzerinde insanlara, kültürlere dair öğrenebileceğim herşeyi öğrenmek istiyorum..
İnsanlara rengin, farklılıkların, değişik inançların ya da inançsızlıkların saygıdan, hoşgörüden ve sevgiden önce gelmediğini ya da gelmemesi gerektiğini göstermek istiyorum. Derdim öyle dünya çapında tanınmak falan değil... Sadece değişik dostlarım olsun istiyorum.
Afrika'ya gitmek istiyorum mesela.. Oradaki çocukların gülümsemelerinden ders almak istiyorum. Onca yokluğun içinde hala nasıl mutlu olduklarını çözebilmek için uzaktan imrenerek izlemek istiyorum onları... Elimden geldiğince içlerinde olmak istiyorum.
Mesela New York'a gitmek istiyorum... Şehirdeki düzeni saatlerce izlemek istiyorum. Şöyle bir kafeye oturup sokaktan gelip geçen insanları izlemek istiyorum sadece. Ellerinde milyon dolarlık çantalarıyla dünyadan bir haber gezen genç kızları, aynı yoldan açlıkta karnı ağrıyarak geçen küçük çocukları görmek istiyorum..
Hayatı boyunca yanlış tercihler yapmış biriyle oturup saatlerce tartışmak istiyorum aslında.. Belki bir hayat kadınıyla, belki azılı bir hırsızla... Tek bir kelime etmeden saatlerce dinlemek istiyorum onu. Hayatını, geçtiği yolları anlamak istiyorum. Onu, onun gözünden görmek istiyorum.
Sadece Katoliklerin yaşadığı bir kasabada ateist biriyle arkadaş olmak istiyorum mesela. Kasabanın ortasına geçip bağıra bağıra "Ben Müslümanım!" demek istiyorum. Farklılıklarımıza rağmen beraber yaşayabileceğimizi göstermek istiyorum insanlara...
Adını bile bilmediğim bir sokak sanatçısını saatlerce dinlemek, izlemek istiyorum..
Gecenin geç saatlerinde işlek bir caddede bir kaldırımın kenarında durup ayakta duramayacak kadar sarhoş insanları izlemek istiyorum.
Hindistan'a gitmek istiyorum mesela.. Bilmem kaç yüz dinin birarada yaşandığı o efsanevi ülkeye...
İslamiyet'in peşinden gitmek istiyorum mesela. Arabistan'da, Endonezya'da, Almanya'da, Hindistan'da, Afrika'da İslamiyete dair bir şeyler bulmak istiyorum.
İnsanların çok basit bir şeyi bile ne kadar farklı anlayabildikleri gözlemlemek istiyorum.
İnsanları tanımak istiyorum kısaca. Dünyanın her yerindeki insanları... Her dine inanan ya da hiçbir şeye inanmayan...
Sanırım ben dünyanın düzensizliğindeki düzeni anlamaya çalışıyorum..
28 EKİM 2013 / 10:13
UMARIM BEĞENİRSİNİZ..
20 Ekim 2013 Pazar
Güney Kore'de Üniversite Eğitimi
Bazen insanları kendinize yakın bulur, hayallerinizi ya da hedeflerinizi paylaşırsınız. Ama aldığınız tepkiler hevesinizi kursağınızda bırakır hatta biraz abartmak gerekirse yaşama sevincinizi elinizden alır.
Ben neredeyse her üniversite muhabbeti olduğunda bu ironiyi yaşıyorum çünkü insanlar hemen "Neden Güney Kore?" , "Kızım manyak mısın, git Amerika'da oku madem öyle" , "Yapamazsın sen" vb. cümleler kuruyorlar.
E bu da haliyle insanın motivasyonunu yerle bir etmeye, bütün çalışma isteğinin içine tükürmeye yeterli oluyor. Ben üniversite hakkında düşünmeye başladığımdan beri Güney Kore istiyorum. Önceden insanlar bu tarz söylemleri çok canımı sıkardı. Kendime güvenimi kaybeder, "Ya acaba gerçekten yapamaz mıyım?" diye düşünürdüm. Zaman ilerledi.. Benim hedefim değişmemişti ama farkettiğim bir şey vardı. İnsanların tepkileri de değişmiyordu. Gerçekten hırs yapıp gece gündüz ders çalıştığımda da "Ya sen yapamazsın" diyorlardı, kitap yüzü açmayıp gram ders çalışmadığımda da..
İşte o zaman anladım ki bu insanların söyledikleri benimle alakalı değil. Onlar anlattıklarımı imkansız buluyorlar çünkü kendilerine güvenleri yok. "Ben yapamazsam o da yapamaz" düşüncesiyle konuşuyor bu insanlar. Halbuki ben hiçbir kursa gitmeden Korece'yi bir nebze de olsa öğrenmişim, bu kadar büyük bir hedef tutturmuşum, sırf bu hedef için gece gündüz uyumayıp ders çalıştığım olmuş..
Ben yıllardır bu sıkıntıyı yaşıyorum. Eminim şu an bu yazıyı okuyan çoğunluğun yarısından fazlası da aynı sıkıntıyla uğraşıyordur. Bugün "Neden Güney Kore? Başka ülke mi kalmadı?" diyenlere cevap olarak yazıyorum bu yazıyı. Size bu tarz saçma söylemlerde bulunanlara cevap vermenizi sağlayacaktır bu yazı.
NEDEN GÜNEY KORE?
Diplomatik bilgilerden önce sizlere şunu sormak istiyorum. Sizi hiç sevmeyen, sizden hazzetmeyen, benden uzak Allah'a yakın olsun diyen ve dahi her an hakkınızda kötü düşünen bir akrabanızda bırakın 1 haftayı 1 gün bile kalmak ister misiniz? Diyelim kalmak durumundasınız. Orada yaptığınız herhangi bir iş dosdoğru olur mu? Şahsen ben öyle birinin evinde iş yapsam umursamam, pek dikkat etmediğimden düzgün bir iş de olmaz zaten. Okumaya gidilecek ülkenin seçimi de aynı bunun gibi. Milletinizi sevmeyen, saygı duymayan bir ülkede en fazla ne kadar mutlu olabilirsiniz? Ne kadar rahat olabilirsiniz? Eğitiminize ne kadar odaklanabilirsiniz? Çoğu insan kabul etmese de ülke seçiminde bu çok önemli bir faktördür. Ben tesettürlü bir kızım, sizce İslam düşmanı bir ülkede okuyabilir miyim? Okusam bile bu sağlıklı bir eğitim olur mu? Kesinlikle hayır.
İşte bu yüzden biz Türkler için Güney Kore çok ideal bir tercih. Çünkü bir kere Koreliler Türklere karşı inanılmaz bir saygı ve sempati besliyorlar. Keza ülke olarak acayip anlayışlılar. Suç oranı dünya genelinde bakıldığı zaman o kadar düşük ki. Yaşam standartlarına bakalım. Dünya genelinde kaç ülkeyi gerisinde bırakmış? Bunlar sosyolojik açıklamalarımdı.
Bir de diplomatik resmi olanları var. Bir kere Güney Kore internet bağlantısını eğitimde en düzgün ve sorunsuz kullanan ülke. Nüfusu 50 milyon olmasına rağmen ülkede 400'den fazla üniversite var. Ülkedeki okur-yazarlık oranı %85'lerin üzerinde. Üniversitelerin harçları $3000'dan başlıyor ama sadece yabancı öğrenci olduğunuz için bile %30-35'lik bir burs imkanınız oluyor. Misyonlarını, vizyonlarını dünya çağında duyurmak için yabancı öğrencilere çok değer veriyorlar. Öğrencileri memnun etmek için ellerinden gelenin en iyisini yapıyorlar. Öğrencinin kalacağı yurttan, yiyeceği yemeğe kadar herşeyiyle ilgileniyorlar. Ayrıca her üniversite yabancı öğrencilere özel kontenjanlar var. Yani Güney Kore'deki bir lise öğrencisinin sınavda yaptığı puanın yarısını bile yapsanız ülkenin en iyi üniversitelerine girme şansınız doğuyor. Mülakatlarda asla zorlamıyorlar. Sadece birkaç basit soru sorarak Korecenizi test ediyorlar. Ki bu sorular da basit; Neden Güney Kore? Neden bu üniversite? vb. 5 üniversiteye başvursanız en az 2 tanesinden kabul alıyorsunuz ki bu çok büyük bir başarı demek. Doktora ve master eğitimleri için harikulade bir seçim, Güney Kore. Çünkü %100'e kadar burs imkanı sağlıyor yabancı öğrencilere. Türkiye için 3 aylık vizesiz geçiş hakkı tanıyor ülke. Daha sonra üniversitelerden birine yerleşene kadar, 3 ayı geçerse, gidip bu süreyi uzatabiliyorsunuz. Zaten herhangi bir üniversiteye yerleştikten sonrası kolay. Artık o okula ait oluyorsunuz ve herşeyinizle ilgileniyorlar.
Güney Kore'de eğitim Türkiye'de dahil birçok ülkenin tersine öğretmen-hoca merkezli değil. Eğitimin merkezinde öğrenciler var. Peki bu ne demek? Bu şu demek arkadaşlar, yani hocalar kendilerini bütün öğrencilere sevdirmeli. Güney Kore'de saygı çok önemli bir kavram. Çok disiplinli bir milletler. Üniversitelerin herhangi birinden mezun olduğunuzda ülkeden çıkmamanız, ülkede kalmanız için ellerinden geleni yapıyorlar. Her türlü iş imkanını sağlıyorlar sizlere.
Bunlar sadece aklıma gelen bir kısmı. DAHASINI DA SAYABİLİRİM İSTERSENİZ ^^
14 Ekim 2013 Pazartesi
YENİ DİZİ: HEİRS ^^
Başlık heyecanlandırdı değil mi? Ahh ahh.
Çok fazla yazamadığımın farkındayım ama biliyorsunuz hemşirelik okuduğumdan staj- dershane- okul şeytan üçgenine kısıldım kaldım. Eve genelde çok çok geç geliyorum. Geldiğimde de bırakın dizi izlemeyi ya da post yazmayı, yemek yemeye bile halim olmuyor. Tatil nedeniyle bulduğum ilk biletle Samsun'a geldim. Temiz hava, deniz, yeşil beni kendime getirir diye düşündüm. Ki öyle de oldu. Henüz 2 gündür buradayım ama tamamen dinlenmiş, arınmış hissediyorum. Gel gelelim post konusuna.
FIRINDAN SICAK ÇIKTI!! YENİ DİZİ!!
Yeni dizi :)) Park Shin Hye'nin dizisi :)) Hem de Kaliforniya'da çekiliyor :)) Hem de Lee Min Ho da bu dizide :)) ŞAHANE DEĞİL Mİ!
Geçen gün öylesine internette dolaşıyordum. Şöyle bir asyafanatikleri'ne, koreantürk'e bakayım dedim. Amanın! Bir de ne göreyim. Yeni, yepyeni bir dizi çıkmış. Dizi Kaliforniya'da çekiliyormuş. Bu da yetmezmiş gibi dizi de Park Shin Hye ve Lee Min Ho beraber oynuyorlarmış. Böyle bir dizi çıkmış ve ben izlememişim. Hemen açtım bölümlerine baktım, hani kaç bölüm çıkmış, ne zamandır mağarada yaşıyormuşum ben diye. Bİr baktım ki henüz 2 bölüm yüklenmiş, 2. bölümün altyazısı da daha gelmemiş. Hemen ilk bölümü izlemeye başladım. Aman Allah'ım! En son City Hunter'ı izlediğimde böyle hissetmiştim. Bu ne şahane bir dizidir. İnsan diziye aşık olur mu demeyin. Ben oluyorum.
Dizinin onlarca artısı var da ilkini ve en önemlisini söylemek gerekirse; dizi Kaliforniya'da çekiliyor. K-drama tarihinde resmen bir devrim bu! Jeju adasına gitmeye bile çekinen sevgili koreliler bu sefer ufuklarını geliştirme kararı almışlar anlaşılan. Gerçi iyi de olmuş.
Siz nasıl düşünüyorsunuz bilmiyorum ama bana sorarsanız oyunculuğunu en çok beğendiğim çift Park Shin Hye ve Lee Min Ho. Hep ikisinin birlikte oynamasını istemişimdir, bu yüzden bu dizi benim için bu kadar önemli belki de. Bazıları Park Shin Hye'yi donuk ve yeteneksiz bulsa da benim için oyunculuğunu en çok beğendiğim bayan Koreli oyunculardan biridir kendisi. Ayrıca ilk izlediğim dizi olan You're Beautiful'un baş rolü olmasından ötürü yeri de ayrıdır diğer oyunculardan. Lee Min Ho'nun oyunculuğuna zaten laf yok. Özellikle City Hunter ve Personal Taste'de çok başarılı bulmuştum kendilerini. Tarafsız bakarsanız, birbirlerine gerçekten çok yakıştıklarını da görürsünüz zaten.
GELELİM DİZİMİZİN KONUSUNA. :)
Dizi genel olarak ailelerinden kalan yüklü mirasların sorumluluğu altında ezilen gençleri anlatacak olsa da içinde bir yerlerde şahane bir aşk üçgeni olacak. İlk iki bölümünde okula dair pek birşey bulamamış olabilirsiniz ama ilerleyen bölümler çok çok şahane olacak gibi.
HEP BERABER İZLEYİP GÖRELİM ^^
1 Eylül 2013 Pazar
EXPO'DAN GÖRÜNTÜLER :))
çoğunuzun bildiği üzere Güney Kore - Türkiye arasındaki dostluk bağını kuvvetlendirmek üzere sürekli karşılıklı olarak birşeyler yapılıyor. Expo da bunlardan biri. Güney Kore 23 gün boyunca İstanbul'un belirli bölgelerinde, -Sultanahmet Meydanı, Beyoğlu vb.- sergiler açacak ve kültürlerini Türkiye'ye iyice tanıtacaklar. Bu bahsettiğim 23 gün bugün itibariyle başladı. Bugün arkadaşım İrem'le birlikte oradaydık. Sizler için şahane fotoğraflar çektiğimi düşünüyorum. Yorgunluktan ölmek üzere olmama rağmen eve girdiğim gibi bilgisayarımın başına geçtim çünkü fotoğrafları ve günümü bir an önce sizlerle paylaşmak istiyorum. Umarım bunu okuyup beğenen birileri olur :))
facebook hesabımı dondurdum. kullandıgım tek sosyal ağ; twitter. twitter.com/eddakaratas bana buradan ulaşabilirsiniz. sizleri seviyorum. beni okuduğunuz için teşekkür ederim!
Bunlar sergilenen yemeklerdi :))
Onca kişinin olduğu sıradan beni seçip çağırmalarının sebebi tesettürlü olmammış. Şu çok sevgili kameran koreli ajuşşi çook fazla fotoğrafımı çektikten sonra bir de röportaj yaptı benimle. Kore'yi seviyor musunuz?, Hanbok hakkında ne düşünüyorsunuz? gibilerinden. Hepsine şakır şakır cevap verdim vallahi :D çok sevdik birbirimizi.
Burada da röportaj bitmiş, kameralar uzaklaşmış. Arkadaşım "ya hadi bitanede ben çekeyim de hatıra kalsın" demiş de ondan çekinmişim.
Agaşilerden ben gözükmüyorum ama olsun :d
Burada da poz veriyorum hafiften :D:D:D:D
Bu bayan Kazakistandan gelmiş. Biraz sohbet ettik. Fotoğraf çekinmek istedim, kırmadı. Çok sempatikti gerçekten :)
Çekinmesem olmazdı :d
Bu da bütün gün kahrımı çeken, ama güldürmekten karnıma ağrılar sokan arkadaşım İrem. Ona buradan kocamaaaaan teşekkürlerimi sunmak zorundayım. Çünkü bütün gün benimle birlikteydi ve beni o frenledi sanırım. O olmasa bu gece orada yatardım. Çünkü o kadar Koreliyi bir arada görmek ve onlarla konuşabildiğini farketmek harika bir duygu. Kesinlikle eve dönmek istemedim. Ve Expo'dan sonra Güney Kore'ye gitmeyi ÇOOOOOK daha fazla istiyorum..
Koreliler gerçekten çok cömertlerdi. sadece 15 lira harcadım ama eve döndüğümde çanta dolusu eşyam vardı. hediye vermeyi çok seviyorlar. her uğradığımız standdaki görevli "summırı" (hediye) deyip birşeyleri elimizi sıkıştırdı. Kamsahamnidalar, komapsimnidalar, pangapsımnidalar havada uçuştu.
Parfüm vb. kozmetik ürünlerinin olduğu standın görevlisi pembe pololu çocuğa da ayrıca aşık oldum -,-
İŞTE BUNLAR DA HEDİYELERİM :))
facebook hesabımı dondurdum. kullandıgım tek sosyal ağ; twitter. twitter.com/eddakaratas bana buradan ulaşabilirsiniz. sizleri seviyorum. beni okuduğunuz için teşekkür ederim!
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)